facebookdanburaya
  Fıkralar
 
--------------------------------------------------------------------
Temel Fıkraları
--------------------------------------------------------------------
Temel Ve Elma

Din dersinde hoca Temele sordu:

"söyle bakalım Temel...Adem ile Havva ne zamana kadar cennette kaldılar?"

Temel gayet sakin:

"Sonbahar'a kadar..."

Hoca şaşırır:

"Ne alakası var Temel?"

"Mantık bunu gerektirir hocam...Çünkü elmalar sonbaharda olgunlaşır...
--------------------------------------------------------------------
Temel Ve Maske

Dursun Temel'e sorar:

"Doktorlar ameliyatta niçin maske takarlar?"Temel bilgiç bir edayla:

"Niye olacak...Yanlış ameliyat ettikleri hasta tanımasın diye..."
--------------------------------------------------------------------
Temelin Keli

Dursun Temel'ine zaman görse onun kel kafasına takılırmış...

Yina bir gün Dursun Temel'lın kelını okşayarak:

"Tıpkı benim hatunun poposuna ben zıyor..." Bu duruma artık tahamül edemeyen Temel eliyle kel kafasını elleyerek:"Dogru söylüyorsun tıpkı karının poposu gibi..." 
--------------------------------------------------------------------
Temel Ve Eldiven
Dursun Temel'e sorar:

"Doktorlar ameliyatta niçin eldiven takarlar?"

Temel bilgiç bir edayla:

"Niye olacak...Ölen hastalarda parmak izi kalmasın diye..."
--------------------------------------------------------------------
Temel` in Uykusu

Sabah kahvaltısında Fadime Temel'e anlatıyordu:

"Geceki gök gürültüsünü duymadın mı?"

Temel:

"Hayır duymadım..."

Fadime hayretle:

"Nasıl duymazsın?Bir şimşekler çaktı,bir gökler gürledi kiii ...Aman Yarabbi..."

Temel öfkelendi:

"Niye beni uyandırmadın?Benim şimşek çakarken uyuyamadığımı bilmez misin?"
--------------------------------------------------------------------
Temel İle Babası

TEMEL BİR GÜN OKULDAN GELİR BABASI SORAR OĞLUM BÜGÜN NE ÖRENDÜN?TEMEL BABACUĞUM BU GÜN HİÇ BİR ŞEY ÖĞRENMEDİM YARIN YİNE GİDECEĞÜM. 
--------------------------------------------------------------------
Temel İle Maymun

Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek... diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : Maymunu iyi besle! 
--------------------------------------------------------------------

Nasreddin Hoca Fıkraları

--------------------------------------------------------------------

Nasreddin Hoca

Nasretin hoca bir gün ormanda eşeği ile beraber geziyormuş birden ezan okunmuş

ve nasretin hoca bir ağacın altına geçip namaz kılmaya başlamış ve yukarıdan bir uçak geçiyormuş ve uçaktan bir adamnasretin hocaanın namaz kıldığı ağacın tepesine düşmüş ve nasretin hoca namazını bitirmiş ve alahım nolur dualarımı

kabul et ağaçtaki adam etmemmm nasretin hoca alahım nolur et ağaçtaki adam

etmemmm demiş nasretin hocanın sabrı taşar ve etmesen etme zaten 

abdes almamıştımki der.
--------------------------------------------------------------------

Bizde Kibir Yok

Nasreddin Hoca ya yapilan sakalar tukenip bitmezdi. Aksehir liler bir gun Hoca ya takilir ve sorarlar.
-Hocam senin evliyalar katinda ulu bir kisi oldugun soylenir asli var midir?
Hoca nin boyle bir iddiasi elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;
-Her halde oyle olmali.
-Boyle kisiler zaman zaman mucizeler gostererek bu ozelliklerini herkese kanitlar. Hoca madem kabullendin goster bir mucize gorelim!
Hoca;
-Pekala simdi size bir numara yapalim der karsisinda durmakta olan cinar agacina;
-Ey ulu cinar cabuk yanima gel!...
Tabii ne gelen agac var ne giden. Hoca yurumeye baslar agacin yanina varir. Aksehir liler;
-Ne oldu Hoca agaci getiremedin, kendin oraya gittin! diye gulunce,
Hoca;
-Bizde kibir yoktur, dag yurumezse abDal yurur der.
--------------------------------------------------------------------
O Zaman Gör Feryadı

Hoca esegini kaybetmis ve ariyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus.
Birisi kendini sormaktan alikoyamaz:
-Hoca Efendi, esegini kaybettigini herkes bilirken, turku soylemeni duymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglaman beklenirdi!
-Son bir umidim, aptal mahlukun su kucuk tepenin arkasinda olabilecegidir, arkadas. Eger degilse, bekle ve gor o zaman sen bendeki aglamayi feryadi! 
--------------------------------------------------------------------
Şakayı Sevmem
Nasrettin hoca pazarda dalgın yürüyormuş.etrafındaki esnafları seyrediyor.bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce,sonra:
- bana senmi vurdun? demiş adama. Adam:
- ben vurdum lan ne olacak demiş. Hoca:
- sakadan mı vurdun ciddiden mi? demiş Adam:
- ciddi vurdum napacan?! Hoca:
- Aman aman, öyle olsun... Cunku şakadan hiç hoşlanmam da 
--------------------------------------------------------------------
Sen Biliyordun Değilmi
Nasreddin hocanın iki karısı varmış biri diğerinden daha genç ve güzelmiş. Tekneyle gezintiye çıkmışlar karıları hoca demiş biz göle düşsek önce hangimizi kurtarırdın?
-Hoca yaşlı karısına dönmüş “ Hanım sen biraz yüzme biliyordun değil mi? “ demiş. 
--------------------------------------------------------------------
Bindiği Dalı Keser
Hoca merhum, bir gün, bir ağaç keserken, yolcunun biri görür:
“Hey, babalık, bindiğin dalı kesme, sonra karışmam ha!” diye seslenir ama, Hoca’nın bir kulağından girer, bir kulağından çıkar; bir, bir daha indirir baltasını. Derken, dal kırılır, gelir, Hoca da boylu boyunca serlir yere. Gayri yarayı, bereyi, düşünen kim! Hemen koşar adamın arkasından:
“Yahu, sen benim düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin; gel, deyiver, Allah aşkına!” diye, adamın yakasına sarılır. Adamcağız ne desin, yakasını hocanın elinden kurtarmak için:
“Bunu bilmeyecek ne var! Şu bindiğin eşek bir yellenirse, canın ağzına gelir; bir daha yellendi mi, canın çıkar vesselam!” deyip, yürüyüverir.
Hoca, odununu yükler, evin yolunu tutar ama, eşek bu, yokuş yukarı bir eşeklik etmez mi, canı burasına gelir Hoca’nın, körolasıca, bir daha o eşekliği yapmaz mı! Hoca’nın iflahı tükenir, yıkılıverir yere. Duyup gelenler, bir iki ah, vah’tan sonra, cenazesini evine kaldıracak olurlar. Çamur, çaylak bir yerden geçerken, “Buradan mı **ürsek şuradan mı **ürsek?” diye hesap, kitap ettiklerini duyunca, Hoca, tabuttan başını uzatır:
“Vallahi, der; ben sağ iken su yoldan gelir giderdim ama, gene de siz bilirsiniz.!” 
--------------------------------------------------------------------
Bana Görünmede
Bir gün, konu komşu bir olmuşlar, “Hoca, bu halin ne olacak böyle? Gel sen bir “He!” de; biz de helal süt emmiş birini bulalım da baş göz edelim seni.” demişler.
Hoca ipe un sermiş ama, gönlüne kim bakar onun; neylemişler, etmişler; günün birinde toy-düğün etmişler. Doğrusu hatuncuk da eline eteğine temiz bir hatuncukmuş ama, inadına çirkin mi, çirkinmiş. Hani yüzüne bakanın kırk yıl nasibi kesilir!” derlerse, yalan değil! O gecenin sabahı, Hocada surat bir karış; düşünüp dururken, ağır, uslu hatuncuk ağız, dilden söz açıp:
“Efendi, nasıl buyuruyorsunuz, hısım, akrabadan kimlere görüneyim, kimlere görünmeyeyim?”diye sormuş.
Rahmetli, başını öte yana çevirerek:
“Vallahi karıcığım; bana görünme de, kime görünürsen görün!” demiş.
--------------------------------------------------------------------
Ayakları O Tarafa Çekmişte 
Her sakala tarak uydurmasını bilen bir adam varmış; Hoca’yı da her gördükçe, sakalının altından geçer:
“Efendi hazretleri, yüzünüzü gören cennetlik oluyor; ayda, yılda bir olsun, bir acı kahvemizi içip de bizleri ihya etmiyorsun!” der; daha da ne diller dökermiş.
Hoca içinden:
“bu mübarek adam, çarşıda, pazarda böyle yaparsa, ya evine, barkına uğrasam, kimbilir nasıl deli-divane olacak?” diye geçirirmiş.
Bir gün, ayakları o tarafa çekmiş de: “Bari, bir gönül alayım!” diye niyetlenip kapısını çalmış. Seninkinin başı, bir görünmüş, bir kaybolmuş pencereden. Herhalde, kapıya koşmuş olacak, derken, kapıyı uşağı açmış; kırk yıldır ezberlediği bir ağızla:
“Ayağınıza kul, kurban olayım, demiş; bizi bir adam yerine koyup geldiniz ama, ağa hazretleri, şimdi çıktı. Vah vah. Buraya kadar yoruldunuz! Duyunca, kimbilir nasıl üzülecek!”
Hoca’nın ekmeği dizinde, sözü yüzünde, lafını kimden esirger:
“Ya, öyle mi, demiş; o halde ağaya selam söyleyin; bir daha evden çıkıp giderken, başını pencerede unutmasın!”
--------------------------------------------------------------------
Bağdat Viran
Bir gün Hoca, bir köy imamına misafir olur, olur ya, ölü gözünde yaş, imam evinde aş! İki kemkümden sonra imam:
“E, Hoca’m, bugüne bugün misafirimsin; söyle Allah aşkına, susuz musun? Uykusuz musun?” diye sorar ama, ekmekten, aştan söz açmaz.
Hoca ne desin; anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!
“Eksik olma, der; buraya gelirken bir pınar başında uyumuştum. Her yer güllük gülistan; sade, bir Bağdat viran!”
--------------------------------------------------------------------
Bahsi Kaybettin  Ya
Hoca ile karısının bir eşekle başları dertte kalır. Öyle ya, yemi, suyu vaktinde verilmezse dağa, bayıra ayakları tutar mı hayvanın? Sözde bu işi sıraya bindirirler, ama, daima biri, kendi sırasını ötekinin üstüne yıkmaya çalışır. Bir akşam, yine dananın kuyruğunu koparırlar. Biri der ki:
“Bugün eşeğin yemini sen vereceksin!”
Öteki der ki:
“Sıra sendeydi sen vereceksin!”
Evin içinde bir kıyamettir gider. Nihayet, gürültüden ikisinin de kafası şişer, sepete döner. Ha işte o zaman, başlarını dinlendirmek için: “Kim şimdiden geri, ağzını açarsa; yemi, suyu o versin!” diye sözleşirler.
Karısı: “Benim çenem pek durmaz, belki boş bulunur da bir laf ederim.” diye kalkar bir komşuya gider. Hoca da: “Ne olur, ne olmaz, duvarın kulağı vardır!” diye ağzını yumup, dudaklarını diker. Böylece, evden ses, soluk kesilince, hırsızların günü doğar. Arka odadaki sandığı, sepeti boşaltır; ne var, ne yok çuvallarına doldururlar. Duymasına, Hoca duyar ama: “Ben duyduktan geri, onlar da beni duyar!” diye, bahsi kaybetmemek için ağzını açmaz.
Bir de karısı dönüp gelir ki, ne görsün, her taraf tamtakır! “Amanın komşular, evim, barkım soyulmuş!” diye bağırmaya başlamaz mı, Hoca hemen karısının yakasına yapışır:
“Nasıl, bahsi kaybettin ya; haydi, şu eşeğin yemini, suyunu ver bakalım!” der.
--------------------------------------------------------------------
Başının Çaresine Baksın
Hoca, yazın dağa gider, odun iler; kışın da, tandır başında, gününü gün edermiş.
Bir gün, gene, eşeğini önüne katmış; oduna gidenlere katılmış. Bir var ki, can boğazdan gelir, bir avuç arpa ile olur mu bu! Yolun düzünü geçip de, dağın yüzüne gelince, hayvanın dizleri kesilmiş bir ayağı gitmiş, bir ayağı gitmemiş. 
“Bre akıllı, demişler; şunun kıçına biraz neft yağı çal. Bak nasıl kuş olup kanatlanacak!”
El aklı ile pek kuyuya girilmez ama, sınamayı da kurt yemez. Dedikleri gibi, bir parça bir şey sürmüş, sürmüş ama, de yetişebilirsen, yetiş ardından! Koca eşek kuş olmuş, kanat olmuş; bir solukta, dağın tepesini bulmuş. Olacak olur ya ,dönüşte de , eşeyin başına gelen , kendi başına gelmiş! Yollar, gözünde büyüdükçe büyümüş; ayakları “ Ben gitmem !” demeye başlamış, ama kolayını buldu ya bir kere, ne diye kesavet çeksin; Hemen bir parça neft yağı eşeğine; bir parça da kendininkine, tamam. Alimallah, uçan kuş bile ardından yetişememiş. Karısı, onu böyle nefes nefese, görüp de; 
“Yahu, efendi ne oldu sana böyle?” diye sorunca, Hoca, vay yandım ederekten:
“Sorma hatun, olan oldu bir kere; ben göle koşuyorum; eşek gelirse söyle, o da başının çaresine baksın!” demiş.
--------------------------------------------------------------------
Başına Pamuk Ekmiş
Bir gün Hoca, bir acemi berbere tıraş olur. Adamcağız, ustura çaldıkça keser, kestiği yere de pamuk yapıştırırmış. Rahmetli, bir aralık kavuğuna uzanır. Berber utana, sıkıla:
“Aman efendi, daha başınızın yarısı tıraş edilmedi.” deyince, Hoca kıs kıs güler:
“Be evlat; sen başımın yarısına pamuk ektin. Bari bırak da ben de yarısına keten ekeyim!” der.
--------------------------------------------------------------------
Hocanın Kazanı
Nasrettin hoca bir gün kendine yeni bir kazan alır ertesi gün komşusu kazan istemeye gelir hoca kazanı yeni aldığı için pek vermek istemez ama komşusunuda kıramaz ve verir... bir gün iki gün derken onbeşgün sonra komşusu elinde hocanın kazanıyla çıkagelir kazanın içindede küçük bir başka kazan vardır... müjde hocam !!! der komşusu senin kazan doğurdu... nasıl yani der hoca kazan hiç doğururmu ? Valla inanmazsan al kendin bak der kazanı uzatarak... hoca kazanı eline alır yeni aldığı kazanın orası patlamış burası çatlamış... tabii doğurur der adama dönerek KAZANIN AMINA KOYMUŞSUNUZ.
 
  bugün burda olan kardeşlerim 39 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
myspace layouts images

myspace layouts

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol